Belgesel Fotoğraf
Hazırlayan:Cengiz Oğuz Gümrükçü
Belgesel Fotoğraf
Fotografın tanımı, belgesel fotografın tanımı ile iç içe geçmiş durumda.. Tabii eğer teknik tanımlar yapmıyorsanız.
İcadı 1839 yılında açıklanan fotografın ilk örnekleri bu güne ulaşan değerli birer belge niteliği taşıyor. O günün yaşamını, bakışını aktaran değerli ve önemli belgeler..
Bugünün fotografları yarına birer belge olarak kalmayacak mı? Her fotograf, “özelden genele” yayılan büyük bir yelpaze içinde önem taşıyor. Ölmüş bir yakınınızın fotografı sizin için özel ve önemliyken, bir başkası tarafından sıradan ve önemsiz sayılabilmektedir....
Fotografı “belge” olmaktan çıkaran ve insanların tepkisiz kalamayacağı birer “uyarıcı” haline getiren şey, onu çeken kişinin kattığı yaşam yorumudur. Yaşamı yorumlamaktan kasıt, onu olduğunun dışında bir yerlere götürmek değil, yaşamın içinde diğer insanların göremediği o ayrıntıları (bir daha yaşanması olanaksız olan o an'ı..) sonsuzlaştırmaktır.
Sonsuzluk ise, insanın yüzyıllardır peşinden koştuğu “ölümsüzlüğe” denk düşen bir istektir. Fotografı çeken kişinin adıyla, onun gözü ve onun bakışıyla baktığı kişinin /kişilerin ya da olayların ölümsüzleştirilmesidir sonsuzluk. Fotografa konu olan da ölümsüzleşmiştir, fotografı çeken de.. Ama aslan payı her zaman fotografa konu olanındır.
Değişik ortamlarda ve değişik amaçlarla kullanılan kameranın toplumsal bir olaya ilk çevrilmesi David Octavius Hill ve Robert Adamson'un 1845 yılında Newheaven isimli küçük bir İskoç balıkçı köyünde çektiği fotograflarla olmuştur. Amaçları, balıkçılara daha iyi tekne ve donanım sağlamak ve böylece açık denizlerdeki güvenliklerini sağlamak amacıyla para sağlamaktı.
Aynı yıllarda İngiliz John Thompson “Londra'da Yaşam” adlı dizi fotograflarıyla şehrin yoksullarına dikkat çekmeye çalışıyordu. ABD'de Edward Curtis ve Adam Clark Vroman, Amerikan Kızılderililerinin vahşi imgelerini, soylu, medeni insan imgesine dönüştürmeye çalışıyorlardı.
19. yüzyılın sonlarında Levis Hine, objektifini köle gibi çalışan çocuklara çevirdi. Kötü ve çoğu kez tehlikeli işyerlerinde çocuk emeğinin denetimsiz sömürüsü, kalabalığın getirdiği hastalık ve ölümler bu çocuklar için bir şeylerin yapılması gerektiğini gösteriyordu. Yapıldı da..
Belgesel fotografla koyun koyuna gelişen bir diğer çalışma biçimi ise fotomuhabirlikti. Bu anlamda yapılan ilk ciddi çalışma ise Roger Fenton'a aittir. Fenton 1855 yılında, Kırım Savaşı’nı fotograflamak üzere bir basın kuruluşu tarafından cepheye gönderildi. Ancak Fenton'dan istenen şey savaşın gerçek yüzü değil, çocuklarını savaşa gönderen ailelerin beklediği sağlık ve mutluluk fotograflarıydı.. Doğal olarak sonuçlar savaşı bir piknik olarak gösteriyordu.. Aynı yıllarda Londra'da yayımlanan “Times” dergisi Fenton'un fotograflarıyla ilgili olarak şu saptamayı yapıyordu: “Modern orduları izleyen fotografçı, savaş sırasında meydana gelen natürmortluk atmosferi ve ordunun dinlenme durumunu kaydetmekten başka bir şey yapamıyor.”
Romantik savaş ressamlarının alışılagelmiş fantezilerine düşkün kamuoyu için, bu fotograflar sıkıcı ve ilginçlikten yoksundu.
Mathew Brady ise, savaşın çirkin yüzünü, yaralı ve ölmüş askerleri ve cephe gerisini fotograflayarak yakaladı. Amerikan İç Savaşı'nın bu unutulmaz görüntüleri ilk önce Brady tarafından saptandı.
Tüm bunların ışığında ortaya çıkan gerçek, fotografın asıl etkileme gücünün sosyal belgeci fotografla ortaya çıkmasıdır.
Belgesel fotografçılık en geniş anlamda konusunu yaşamsal gerçeklikten alan, insanları ve çevresini kaydetmeyi, betimlemeyi amaçlayan fotografın en etkin dallarından biridir. Fotografik gerçekliğe değişik biçimlerde yaklaşmak mümkündür. Bir açı değişikliği, farklı bir çerçeveleme, görüntünün belli kısımlarının özellikle vurgulanması, ışık seçimi, bir takım şeylerin kare dışında bırakılması veya en az düzeyde verilmesi, görsel anlatımı büyük ölçüde etkiler. Bu anlamda fotografı çeken kişi belgelemenin niteliğini belirleyen en önemli öğedir.
Belgesel fotograf bir kitle iletişim aracındaki fotograf kadar genel veya sevdiğimiz birinin fotografı kadar özel olabilir. Gelişigüzel çekilmiş iyi bir belgesel fotograf, bir “an” fotografından daha az göze çarpabilir. Fakat dikkatli bir incelemeyle, belgesel fotografın kişinin yaşantısını canlandırdığı kadar, psikolojik ve duygusal yönlerinin de zengin olduğu görülür.
Yaşamı sorgulayan, içindeki çarpık ve bozuk yanlara insanların dikkatini çekmeye çalışan belgesel fotograf, pekçok başarıya ulaşmış ve “daha iyi bir yaşam” anlayışının öncüsü olmuştur.
Fotografın yalan söylediği düşüncesi, bu icadın tüm dünyaya yayılması ile beraber başlamıştır. Evet, fotograf yalan söyleyebilir, ama önemli olan fotografçının yalan söylememesidir. Belgesel fotograf alanında çalışan bir kişinin söylediği yalan bütün bir topluma ve çalıştığı konuya mal edilir. Güvenilirlik yara alır ve amaçların uzağına düşülür. Artık o fotografçının hiçbir çalışması güven uyandırmaz.
Fotografçı, eğer yaşamı fotograflıyorsa kendi gördüğü ayrıntıyı, önemliyi başkalarına aktarırken dürüst olmalıdır. Örneğin H. Cartier Bresson tüm yaşamı boyunca hedeflemiştir bunu.. Çektiği fotografı, herhangi bir müdahalede bulunmadan, olduğu gibi basar ve kullanır. Tüm sıcaklığı ile yaşam deklanşörden objektife, oradan da film üzerine yansır. Film, duyarlı bir yüzey ama duyarsız bir yansıtıcı konumundadır. Film, ışığa duyarlı hücreleriyle görüntüyü saptarken, yaşama duyarsızlaşır, olduğu gibi kaydeder onu. Duyarlı olması gerekenin fotografçı olduğunu bilerek.
BELGESEL FOTOGRAFÇILIKTA İNSANIN VE ÇEVRESİNİN BELGELENMESİ
Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, çekilen tüm fotograflar içinde insanın ve çevresinin görüntülenmesinin çok fazla yer tuttuğu görülür. Kentleşmenin bir sonucu olarak toplumsal yaşamın doğadan uzaklaşmakta olması, insanın çevresini caddeler, sokaklar ve binalar olarak sınırlamaktadır. İnsanın ve çevresinin fotografla en iyi biçimde yansıtılması basit bir teknik olay değildir. Ama fotografçının görüntülediği kişiyi ve çevresini temel özellikleriyle anlatabileceği teknik düzeyde olması da bir zorunluluktur.
PORTRE FOTOGRAFLARI
Fotografçı, araştırıcı bir yaklaşımla konuların derinliğine inmeyi amaçlamalı, aynı zamanda fotograflarını başkalarıyla paylaşma isteği de taşımalıdır. Bir kişinin portresini çekerken de, kişinin yaşamı derinlemesine incelenmeli, yaşamının ve kişiliğinin hangi yönlerinin yansıtılmasının anlamlı olacağına karar vermelidir. Fotografa konu olan kişinin gerçek duygu ve davranışlarını çektiği fotografta ortaya koymalıdır.
Değişik kesimlerdeki ve yaş gruplarındaki insanlarla kolay ilişki kurabilmek, başarılı portreler çekebilmek için oldukça önemlidir. Ancak kurduğu ilişkiler fotografçının gözlem yapmasını önlememelidir.
Belgesel fotografa salt saptamacı olarak yaklaşmak, bir portreyi kim çekerse çeksin sonucun değişmeyeceğini düşündürebilir. Ama yorumlayıcı bir yaklaşım özgün ürünler elde edilmesini sağlayabilir. Bir fotografçıyı diğerinden ayıran, kişisel duygu, düşünce ve görüşleridir.
ANLATIMCI PORTRELER
Günümüzde vesikalık fotograflardan aile albümlerindeki anı fotograflarına, gazetelerdeki haber fotograflarından sanatsal kaygılarla çekilip insanın kişiliğini çözümlemeyi amaçlayan fotograflara kadar bir çok fotograf, portre fotografı olarak adlandırılmaktadır.
Stüdyo portrelerinde kişiler olmak istedikleri gibi yansıtılırlar. Oysa bir portrenin belgesel değer taşıması için kişinin onu tanımayı sağlayacak özellikleriyle birlikte görüntülenmesi gereklidir. Kişi etkin ya da edilgin olduğu bir anda, bir düşünceye karşı çıkarken, bir görüşü açıklarken ya da bir dinlenme anında görüntülenebilir. Önemli olan, poz vererek “nasıl çıkacağım?” kaygısıyla dolu bir yüz ifadesi takınmamış olmasıdır. Yakın arkadaşları fotografa baktıklarında o kişiye özgü temel özellikleri tanıyabilmelidirler. Bir insanın kişiliğinin yansıtılması çok güç bir olay olduğu için birkaç portrenin birlikte kullanılması çoğu kez daha başarılı olabilir. Böylece her fotografta o insanın kişiliğiyle ilgili daha fazla bilgi ortaya çıkartılmış olur.
Her portre, gerçekte fotografçıyla fotografa konu olan kişi arasındaki etkileşimin bir sonucudur. Fotografçı, fotografını çekeceği kişiyi onun doğal davranışlarını ortaya çıkartabilecek kadar iyi tanımalıdır. Portre fotografçılığının psikolojik temel noktası, fotografçı ile konu arasındaki dostça ilişkidir, çünkü fotografa katkı açısından ikisi ayrılmaz bir bütündür.
Genel olarak belgesel portrelerde bulunan ışığı kullanmak bir zorunluluk olabilir.. Ancak yine de fotografçı yapay portre ışıklandırmalarını kontrol edebilmelidir. Bu, fotografçının, ışığın fotografı çekilen kişinin yüzünü nasıl etkilediğini anlamasını sağlayacak ve onu, daha iyi bir ürün ortaya çıkarabilmek için ışık koşullarını değiştirmeye yöneltecektir.
Daha yumuşak bir etki yarattıkları, daha uzaktan çekime olanak sağladıkları için uzun odak uzaklıklı objektiflerle daha iyi sonuç alınabilir. Konuya fazla yaklaşılmaması, kişinin yüzünün doğal bir görünüm alabilmesini sağlar. Fotografı çekilen kişinin, fotograf makinesi kaldırıldığında tüm dikkatini objektife vererek kendini sıkması kaçınılması gereken bir durumdur. Bir söyleşi sırasında, ya da kişi, işiyle uğraşırken değişik açılardan görüntülemek oldukça iyi sonuçlar verebilir.
Gözlük kullanan kişilerin fotografını çekerken, fotografçı üç zorlukla karşı karşıyadır. Gözlük camları parlayabilir, gözlük, fotografı çekilen kişinin gözlerini gizleyebilir, gözlük çerçevesi yüzde gölgelere neden olabilir. Bu sorunların çözümü için gözlüksüz bir portre çekmek iyi bir yaklaşım değildir, çünkü doğallığı bozacaktır. Işıklandırmayı ve bakış açısını değiştirerek sorunu çözmeye çalışmak, gözlüğü kişilik yansıtabilecek bir araç olarak görmek daha doğrudur.
Fotografçı, görüntüleyeceği kişinin özgün davranışlarını yakalamak için çaba harcamalıdır. Bir insanı saçıyla oynarken ya da ellerini yanağına dayamışken görüntülemek, o kişinin düşüncelerini yansıtmak, kişiliğini konusunda bilgi vermek için çok daha anlamlı olabilir. Bazen yüzün ancak çok küçük bir bölümünün göründüğü bir fotograf bile çok başarılı bir portre olabilir.
Anlamlı bir portre kişinin yüzünü yansıtmakla kalmamalı, kişiliği, çevresi ve yaşantısı hakkında da bilgi vermelidir. Arka planın başarılı kullanımı fotografa yeni bir boyut kazandırdığı gibi fotografı çekilen kişinin işini, ilgi alanlarını da ortaya koyar. Çevrenin fon olarak kullanıldığı portrelerin bir diğer olumlu yanı da, alışmış olduğu çevrelerde kişinin daha rahat olması ve doğal görünmesidir.
MİMARİ FOTOGRAFLAR
Kent yaşamının karışıklığı içerisinde insanı çevresiyle birlikte görüntülemek oldukça zordur. Bir gecekonduyu, bir apartmanı, bir sokağı, kalabalık bir caddeyi görüntülemek fotografçıyı bir dizi sorunla karşı karşıya getirecektir. Genelde, uygun bir bakış açısı seçimi ve başarılı bir kompozisyonun mimari fotografın temel noktalan olduğu söylenebilir.
Portre çekimlerinden farklı olarak, çevre çekimlerinde çoğu kez ışık fotografçının denetiminde değildir. İyi bir fotograf için uygun ışık koşullarının beklenmesi gerekebilir. Görüntülenen binanın güneş ışığını uygun açıdan almaması, istenmeyen gölgelere ve parlamalara yol açabilir, kontrastın az ya da fazla olması sorunlar yaratabilir. Binanın konumu nedeniyle günün hiçbir saatinde güneş ışığı uygun açıyla gelmiyorsa çekim için puslu ve açık havalar seçilmelidir.
Geniş alanlarda fotografçı, bakış açısını belirlemekte tümüyle özgürdür. Oysa büyük kentlerde binaların birbirine çok yakın olması fotografçının istediği açıdan ve uzaklıktan çekim yapmasını engeller. Kent içinde gidilebilecek en uzak yer sokağın karşı tarafıdır. Bu durumda çekilen fotograflarda perspektifin olumsuz etkileri gözlenebilir. Binanın makinaya yakın noktaları büyürken uzak noktalan küçülür. Pencere camlarından çevredeki görüntülerin yansıması özel bir anlatım kaygısı yoksa fotografı yalınlaştırmak için önlenmelidir. Hava aydınlanırken ya da kararırken binanın ışıklarının doğal ışıkla birlikte kullanılması çarpıcı sonuçlar doğurabilir. Ancak yetersiz ışıkta daha az ayrıntı alınabileceği unutulmamalıdır.
Kent içerisindeki çekimlerde bir diğer sorun da , istenmeyen bir çok ayrıntının çerçeveye girebilmesidir. Ağaçlar, elektrik direkleri, teller, trafik işaretleri ve insanlar fotografın yalınlığını bozacak unsurlar olabilir. Bakış açısının da sınırlı olması, istenmeyen unsurların dışarıda bırakılmasını olanaksızlaştırabilir. Daha tenha olan Pazar günleri çalışılması, hiç değilse araç ve yaya trafiğinin kontrol edilmesini kolaylaştırabilir.
Mimari fotograflarda perspektifin doğru kullanımı çok önemlidir. Makineye yakın konuların fotografta daha büyük görülmesi derinlik duygusunun oluşturulmasını sağlar. Cisimlerin gerçek boyutları arasındaki oran ancak çok uzaktan bakıldığında belirecektir. Cisimlere belli bir noktadan bakıldığındaysa yakın olanlar daha büyük görülecektir. Bir binayı görüntülerken amacımız onun gerçeğe en yakın biçimde yansıtılmasıysa derinliği veren bir genel çekim uygun olacaktır. Doku önemliyse makineyi tek bir düzleme paralel olarak tutmakta yarar vardır. Bir kapı ya da pencere dokusu çekilirken iki boyutlu bir görüntü daha yararlı olacaktır. Yüksek bir bina görüntülenirken geri çekilme uzaklığı yeterli değil ise, çekimi yüksek bir noktaya çıkarak yapmak daha doğrudur. Böylece binanın tümü daha kolay alınabilecektir. Çekimden önce binanın kenarlarının paralelliği ve perspektif kontrol edilmelidir.
Bir sokak görüntülenirken gözü rahatsız edecek simetrik bir görüntünün önüne geçmek için sokağın tam ortasında durmaktan kaçınılmalıdır. Sokağın genel görüntüsünde binaların cephesi yer almayacağı için gerekirse ayrıntı çekimleri yapılabilir.
Mimari çekimlerde değişik odak uzaklıklı objektifler kullanmak gerekebilir. Herhangi bir konuyu görüntülemeden önce fotografçının ışık koşullarım ve çevrenin özelliklerini değerlendirmesi, kompozisyon kurallarını ve perspektifi iyi kullanması başarılı bir sonucu hazırlayacaktır.
BELGESEL FOTOGRAF YÖNTEMLERİNDE DİZİ FOTOGRAFLAR
Bir fotograf konuyu yeterince anlatıyorsa, ikinci bir fotografı kullanmak gereksizdir. Ama birden fazla fotografın arasında belirli bir ilişki varsa anlatım tek tek fotografların anlattıklarının toplamından çok fazla olabilir. Başarılı bir seçim ve sıralamayla bütün, parçaların toplamından daha büyük olabilir. Bu bölümde bir konunun birden fazla fotografın birlikte kullanımıyla işlenmesi üzerine durulmaktadır.
* Fotograflar Arasındaki İlişkinin Kullanılması
Birden fazla fotograf birlikte sunulduğu anda ister istemez aralarındaki ilişki de değerlendirilir. Birlikte kullanılan fotograflar, aynı konuyu destekleyen çeşitli kareler olabileceği gibi, süreklilik ve hareket duygusunu yaratmayı da amaçlayabilirler. Benzerlikler veya karşıtlıklar birkaç fotografın birlikte kullanılmasıyla vurgulanabilir. Ama birden fazla fotografın birlikte kullanıldığı durumlarda da, tek tek karelerin anlatımı zenginleştirecek öğeler taşımasına ve olabildiğince az sayıda fotograf kullanılmasına dikkat edilmelidir.
* Fotograf Çiftleri
Birden fazla fotograf kullanmanın en yalın yolu fotograf çiftlerinden yararlanmaktır. İlk anda akla gelenler gece ve gündüz, ya da yaz ve kış gibi zamana bağlı değişimlerin aktarımı, karşıtlıkların veya benzerliklerin vurgulanmasıdır. Örnek olarak bir stadyumun maç sırasındaki kalabalığıyla gecenin geç saatlerindeki sessizliği arasındaki karşıtlık verilebilir. Ankara'dan havanın kirli ve temiz olduğu iki ayrı zamanda alınan görüntülerde benzer bir etki yaratacaktır. Farklı zamanlarda aynı konunun görüntülenmesinde istenen etkiyi almak için dikkat edilmesi gereken nokta, aynı çerçevenin yapılabilmesinin sağlanmasıdır.
İki fotografın birlikte kullanımı konuların gerçek boyutlarını daha etkili bir biçimde aktarmak için de yararlı olabilir. Tek tek fotografların anlamlarından farklı bir sonuç alabilmek, ya da işlenen konunun daha derinine inmek de olanaklıdır.
* Dizi Fotografla Hareket Etkisi
Tek tek fotografların birlikte kullanılmasıyla hareket etkisi yaratılabilmesi şaşırtıcı olmasına karşın olanaklıdır. Kısa bir sürede aynı bakış açısından birçok fotograf çekilirse, bunlar izleyenlere hareket duygusu verecek biçimde birlikte kullanılabilirler. Fotografçı nasıl bir dizi oluşturabileceğini çekim sırasında tasarlamalıdır. Hareketin ne yönde sağlanabileceğini önceden kestirmeli ve en iyi çekim yapabileceği noktayı seçmelidir. Hareket sırasında olabildiğince fazla kare çekip sonradan bir seçim yapmak yararlıdır. Yapılacak değerlendirmeyle, çekilen kareler arasında konuyu en iyi anlatacak en az sayıda fotograf seçilmelidir. Hareket etkisinin yaratılmasında çerçeveleme de çok önemlidir. Gerekirse baskı sırasında da bazı düzeltmeler yaparak hareketi vurgulayacak kareler oluşturulmalıdır. Örneğin soldan sağa doğru bir hareket aktarılıyorsa, konu her karede biraz daha sağa yaklaştırılmalıdır.
Çekim koşullarındaki teknik yetersizlikler, beklenmedik bir anda karşımıza çıkı veren bir olayın hareket duygusu verebilecek biçimde görüntülenmesini engelleyebilir. Yine de fotografçının hazırlıklı olması ve hareketin nasıl gelişeceğini kestirebilmesi başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir. Hareketin önceden tasarlanarak çekim sırasında kurgulanması kuşkusuz büyük bir kolaylık sağlayacaktır.
* Dizi Fotografın Anlatımcı Kullanımı
Fotograf dizilerinin başarılı kullanılabilmesi, başarılı foto öyküler için önemli bir adımdır. Bir fotograf dizisinin zaman sırasına bağlı kalarak anlatılan basit bir foto-öykü olduğu söylenebilir. Giriş, hareketin gelişmesi ve düğüm- sonuç gibi bölümler öykülerde toplu bir anlatım sağlamak için öncelikle üç fotograflı diziler önerilebilir. Bu dizilerin genel yapısı durum, hareket ve sonuç olarak belirtilebilir. Bir örnek olarak yürüyen bir adamın düşürülmesi verilebilir :
1. Fotograf- Yürüyen bir adam, duran bir adamın yanından geçmektedir.
2. Fotograf- Duran adam ayağını uzatır.
3. Fotograf- Yürüyen adam düşmüş, yerdedir.
Dizi fotografla başarılı bir anlatım sağlanabilmesi için önceden tasarlanmış kurgulu çekimler daha uygundur. Ancak rastlantısal olarak çekilen bazı karelerin değerlendirilmesiyle de başarılı diziler oluşturulabileceği unutulmamalıdır.
Fotograf dizilerinde makinenin yerini ve bakış açısını değiştirmemek süreklilik açısından kolaylık sağlar. Ancak olayın gelişimi farklı yerlerde sürüyorsa, kareler arasındaki mantıksal bağlantının kopmamasına dikkat edilmesi koşuluyla anlatımın sürekliliği yine sağlanabilir.
Başarılı bir fotograf dizisinin oluşturulmasında, çekim çalışması kadar, seçim ve sıralama çalışmaları da önemlidir. Başarısız olduğu düşünülen bir çalışmanın ürünlerinden, titiz bir seçim, çerçeveleme ve sıralama çalışmasıyla başarılı bir dizi oluşturulabilir.
• Foto-Öykü
Fotograflı anlatımda, olayın özünü veren tek bir fotograf yerine olayı basamak basamak aktaran bir dizi fotograf kullanılabilir. Foto-öykü, fotografçının bir fotograf dizisiyle yazdığı öykü olarak tanımlanabilir. İyi bir foto-öyküde anlatım, uzun açıklamalara gerek göstermeden yeterince açık olmalıdır. Foto-öyküler genellikle bir ekip çalışmasıyla oluşturulurlar. Fotografçı, yazar ve sayfa düzenleyicisi birlikte çalışırlar. Genellikle iyi bir foto-öykü için çok fazla kare çekilmesi gereklidir. Yabancı dergiler önemli bir olayda iyi bir dizi elde edebilmek için birçok fotografçı görevlendirmektedirler. II.Dünya Savaşı'nda bir gemi fîlosuyla görevli olarak yolculuk eden bir fotografçı, dergisi için 3000'den fazla kare çekmiş ve bunların yalnızca 14'ü kullanılmıştır. Papa Paul’un New York gezisini görüntülemek için Paris Match, 18 fotografçıyı görevlendirmiştir.
Foto-öykü, ülkemizde pek tanınmamasına karşın, yabancı dergilerde sık kullanılmaktadır. Yayıncılar ellerindeki fotografları, konuyu okuyuculara en iyi aktaracak biçimde değerlendirmektedirler. İyi düzenlenmiş bir foto-öyküde, okuyucunun fotograflar arasında kolay bağ kurabilmesi ve anlatılan olayı tümüyle algılayabilmesi gerekir. Genellikle foto-öykülerde, fotograflar karşılıklı iki sayfaya dağıtılmıştır. Her sayfa mantıklı bir yapı, anlatım ve süreklilik içerir ve fotograflar ayrı ayrı ele alındıklarından da anlatımcıdırlar. Fotograflardaki anlatımın yalın ve dolaysız olması istenen bir özelliktir. Foto-öyküde istenen ayrıntılı yazılarla olayı geniş biçimde anlatmak değil, dikkati fotograflara yönelterek onların daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır, izleyicilere sunulan bir foto-öyküde, olayın özü gerekli ayrıntılarla birlikte verilebilmelidir.
* Foto-öykülerde Yazı Kullanımı
Dolaysız olarak bazı bilgileri aktarabilmek, ya da anlatımın daha anlaşılır olmasını sağlamak için çoğu kez fotograf ve yazının birlikte kullanılmasıyla oluşturulurlar. Yazıya verilen ağırlığa göre foto-öyküler üç grupta toplanabilirler.
1- Yalnızca fotograflardan oluşan foto-öyküler
2- Fotograf-yazı bütünlüğünden oluşan foto-öyküler
3- Yazının bütünlüğü içerisinde fotograflara yer vererek oluşturulan foto-öyküler
Yalnız fotograflardan oluşan foto-öyküler anlatım güçlüğünden ötürü pek sık kullanılmazlar. Genellikle fazla karmaşık olmayan peş peşe fotograflarla kolayca anlatılabilecek konularda bu tür kullanılır. Fotograf-yazı bütünlüğünden oluşan foto-öykülerde yazı ve fotograflar birbirleriyle yakın ilişki içindedir. Ne yazı ne de fotograflar öykünün tümünü anlatmazlar. Öykünün ağırlığı fotograflardadır ama yazı da anlatımı tamamlamaktadır. Fotografların ya da yazının çıkartılması anlatımın eksik kalmasına neden olur. Fotograflar ve yazı arasında canlı bir ilişki kurması ve anlatım kolaylıkları nedeniyle fotograf-yazı bütünlüğü en çok kullanılan türdür.
Yazı içerisinde fotograflara yer vererek oluşturulan foto-öykülerde ise yazı ve fotograflar başlı başına ayrı birer öykü anlatır. Birlikte sunulmalarıysa olayı daha iyi algılanır ve çarpıcı duruma getirir.
Kaynakça: AFSAD Eğitim Araştırma Birimi Notları- 1984/ Ankara
www.belgeselfotograf.com
Belgesel Fotoğraf
Fotografın tanımı, belgesel fotografın tanımı ile iç içe geçmiş durumda.. Tabii eğer teknik tanımlar yapmıyorsanız.
İcadı 1839 yılında açıklanan fotografın ilk örnekleri bu güne ulaşan değerli birer belge niteliği taşıyor. O günün yaşamını, bakışını aktaran değerli ve önemli belgeler..
Bugünün fotografları yarına birer belge olarak kalmayacak mı? Her fotograf, “özelden genele” yayılan büyük bir yelpaze içinde önem taşıyor. Ölmüş bir yakınınızın fotografı sizin için özel ve önemliyken, bir başkası tarafından sıradan ve önemsiz sayılabilmektedir....
Fotografı “belge” olmaktan çıkaran ve insanların tepkisiz kalamayacağı birer “uyarıcı” haline getiren şey, onu çeken kişinin kattığı yaşam yorumudur. Yaşamı yorumlamaktan kasıt, onu olduğunun dışında bir yerlere götürmek değil, yaşamın içinde diğer insanların göremediği o ayrıntıları (bir daha yaşanması olanaksız olan o an'ı..) sonsuzlaştırmaktır.
Sonsuzluk ise, insanın yüzyıllardır peşinden koştuğu “ölümsüzlüğe” denk düşen bir istektir. Fotografı çeken kişinin adıyla, onun gözü ve onun bakışıyla baktığı kişinin /kişilerin ya da olayların ölümsüzleştirilmesidir sonsuzluk. Fotografa konu olan da ölümsüzleşmiştir, fotografı çeken de.. Ama aslan payı her zaman fotografa konu olanındır.
Değişik ortamlarda ve değişik amaçlarla kullanılan kameranın toplumsal bir olaya ilk çevrilmesi David Octavius Hill ve Robert Adamson'un 1845 yılında Newheaven isimli küçük bir İskoç balıkçı köyünde çektiği fotograflarla olmuştur. Amaçları, balıkçılara daha iyi tekne ve donanım sağlamak ve böylece açık denizlerdeki güvenliklerini sağlamak amacıyla para sağlamaktı.
Aynı yıllarda İngiliz John Thompson “Londra'da Yaşam” adlı dizi fotograflarıyla şehrin yoksullarına dikkat çekmeye çalışıyordu. ABD'de Edward Curtis ve Adam Clark Vroman, Amerikan Kızılderililerinin vahşi imgelerini, soylu, medeni insan imgesine dönüştürmeye çalışıyorlardı.
19. yüzyılın sonlarında Levis Hine, objektifini köle gibi çalışan çocuklara çevirdi. Kötü ve çoğu kez tehlikeli işyerlerinde çocuk emeğinin denetimsiz sömürüsü, kalabalığın getirdiği hastalık ve ölümler bu çocuklar için bir şeylerin yapılması gerektiğini gösteriyordu. Yapıldı da..
Belgesel fotografla koyun koyuna gelişen bir diğer çalışma biçimi ise fotomuhabirlikti. Bu anlamda yapılan ilk ciddi çalışma ise Roger Fenton'a aittir. Fenton 1855 yılında, Kırım Savaşı’nı fotograflamak üzere bir basın kuruluşu tarafından cepheye gönderildi. Ancak Fenton'dan istenen şey savaşın gerçek yüzü değil, çocuklarını savaşa gönderen ailelerin beklediği sağlık ve mutluluk fotograflarıydı.. Doğal olarak sonuçlar savaşı bir piknik olarak gösteriyordu.. Aynı yıllarda Londra'da yayımlanan “Times” dergisi Fenton'un fotograflarıyla ilgili olarak şu saptamayı yapıyordu: “Modern orduları izleyen fotografçı, savaş sırasında meydana gelen natürmortluk atmosferi ve ordunun dinlenme durumunu kaydetmekten başka bir şey yapamıyor.”
Romantik savaş ressamlarının alışılagelmiş fantezilerine düşkün kamuoyu için, bu fotograflar sıkıcı ve ilginçlikten yoksundu.
Mathew Brady ise, savaşın çirkin yüzünü, yaralı ve ölmüş askerleri ve cephe gerisini fotograflayarak yakaladı. Amerikan İç Savaşı'nın bu unutulmaz görüntüleri ilk önce Brady tarafından saptandı.
Tüm bunların ışığında ortaya çıkan gerçek, fotografın asıl etkileme gücünün sosyal belgeci fotografla ortaya çıkmasıdır.
Belgesel fotografçılık en geniş anlamda konusunu yaşamsal gerçeklikten alan, insanları ve çevresini kaydetmeyi, betimlemeyi amaçlayan fotografın en etkin dallarından biridir. Fotografik gerçekliğe değişik biçimlerde yaklaşmak mümkündür. Bir açı değişikliği, farklı bir çerçeveleme, görüntünün belli kısımlarının özellikle vurgulanması, ışık seçimi, bir takım şeylerin kare dışında bırakılması veya en az düzeyde verilmesi, görsel anlatımı büyük ölçüde etkiler. Bu anlamda fotografı çeken kişi belgelemenin niteliğini belirleyen en önemli öğedir.
Belgesel fotograf bir kitle iletişim aracındaki fotograf kadar genel veya sevdiğimiz birinin fotografı kadar özel olabilir. Gelişigüzel çekilmiş iyi bir belgesel fotograf, bir “an” fotografından daha az göze çarpabilir. Fakat dikkatli bir incelemeyle, belgesel fotografın kişinin yaşantısını canlandırdığı kadar, psikolojik ve duygusal yönlerinin de zengin olduğu görülür.
Yaşamı sorgulayan, içindeki çarpık ve bozuk yanlara insanların dikkatini çekmeye çalışan belgesel fotograf, pekçok başarıya ulaşmış ve “daha iyi bir yaşam” anlayışının öncüsü olmuştur.
Fotografın yalan söylediği düşüncesi, bu icadın tüm dünyaya yayılması ile beraber başlamıştır. Evet, fotograf yalan söyleyebilir, ama önemli olan fotografçının yalan söylememesidir. Belgesel fotograf alanında çalışan bir kişinin söylediği yalan bütün bir topluma ve çalıştığı konuya mal edilir. Güvenilirlik yara alır ve amaçların uzağına düşülür. Artık o fotografçının hiçbir çalışması güven uyandırmaz.
Fotografçı, eğer yaşamı fotograflıyorsa kendi gördüğü ayrıntıyı, önemliyi başkalarına aktarırken dürüst olmalıdır. Örneğin H. Cartier Bresson tüm yaşamı boyunca hedeflemiştir bunu.. Çektiği fotografı, herhangi bir müdahalede bulunmadan, olduğu gibi basar ve kullanır. Tüm sıcaklığı ile yaşam deklanşörden objektife, oradan da film üzerine yansır. Film, duyarlı bir yüzey ama duyarsız bir yansıtıcı konumundadır. Film, ışığa duyarlı hücreleriyle görüntüyü saptarken, yaşama duyarsızlaşır, olduğu gibi kaydeder onu. Duyarlı olması gerekenin fotografçı olduğunu bilerek.
BELGESEL FOTOGRAFÇILIKTA İNSANIN VE ÇEVRESİNİN BELGELENMESİ
Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, çekilen tüm fotograflar içinde insanın ve çevresinin görüntülenmesinin çok fazla yer tuttuğu görülür. Kentleşmenin bir sonucu olarak toplumsal yaşamın doğadan uzaklaşmakta olması, insanın çevresini caddeler, sokaklar ve binalar olarak sınırlamaktadır. İnsanın ve çevresinin fotografla en iyi biçimde yansıtılması basit bir teknik olay değildir. Ama fotografçının görüntülediği kişiyi ve çevresini temel özellikleriyle anlatabileceği teknik düzeyde olması da bir zorunluluktur.
PORTRE FOTOGRAFLARI
Fotografçı, araştırıcı bir yaklaşımla konuların derinliğine inmeyi amaçlamalı, aynı zamanda fotograflarını başkalarıyla paylaşma isteği de taşımalıdır. Bir kişinin portresini çekerken de, kişinin yaşamı derinlemesine incelenmeli, yaşamının ve kişiliğinin hangi yönlerinin yansıtılmasının anlamlı olacağına karar vermelidir. Fotografa konu olan kişinin gerçek duygu ve davranışlarını çektiği fotografta ortaya koymalıdır.
Değişik kesimlerdeki ve yaş gruplarındaki insanlarla kolay ilişki kurabilmek, başarılı portreler çekebilmek için oldukça önemlidir. Ancak kurduğu ilişkiler fotografçının gözlem yapmasını önlememelidir.
Belgesel fotografa salt saptamacı olarak yaklaşmak, bir portreyi kim çekerse çeksin sonucun değişmeyeceğini düşündürebilir. Ama yorumlayıcı bir yaklaşım özgün ürünler elde edilmesini sağlayabilir. Bir fotografçıyı diğerinden ayıran, kişisel duygu, düşünce ve görüşleridir.
ANLATIMCI PORTRELER
Günümüzde vesikalık fotograflardan aile albümlerindeki anı fotograflarına, gazetelerdeki haber fotograflarından sanatsal kaygılarla çekilip insanın kişiliğini çözümlemeyi amaçlayan fotograflara kadar bir çok fotograf, portre fotografı olarak adlandırılmaktadır.
Stüdyo portrelerinde kişiler olmak istedikleri gibi yansıtılırlar. Oysa bir portrenin belgesel değer taşıması için kişinin onu tanımayı sağlayacak özellikleriyle birlikte görüntülenmesi gereklidir. Kişi etkin ya da edilgin olduğu bir anda, bir düşünceye karşı çıkarken, bir görüşü açıklarken ya da bir dinlenme anında görüntülenebilir. Önemli olan, poz vererek “nasıl çıkacağım?” kaygısıyla dolu bir yüz ifadesi takınmamış olmasıdır. Yakın arkadaşları fotografa baktıklarında o kişiye özgü temel özellikleri tanıyabilmelidirler. Bir insanın kişiliğinin yansıtılması çok güç bir olay olduğu için birkaç portrenin birlikte kullanılması çoğu kez daha başarılı olabilir. Böylece her fotografta o insanın kişiliğiyle ilgili daha fazla bilgi ortaya çıkartılmış olur.
Her portre, gerçekte fotografçıyla fotografa konu olan kişi arasındaki etkileşimin bir sonucudur. Fotografçı, fotografını çekeceği kişiyi onun doğal davranışlarını ortaya çıkartabilecek kadar iyi tanımalıdır. Portre fotografçılığının psikolojik temel noktası, fotografçı ile konu arasındaki dostça ilişkidir, çünkü fotografa katkı açısından ikisi ayrılmaz bir bütündür.
Genel olarak belgesel portrelerde bulunan ışığı kullanmak bir zorunluluk olabilir.. Ancak yine de fotografçı yapay portre ışıklandırmalarını kontrol edebilmelidir. Bu, fotografçının, ışığın fotografı çekilen kişinin yüzünü nasıl etkilediğini anlamasını sağlayacak ve onu, daha iyi bir ürün ortaya çıkarabilmek için ışık koşullarını değiştirmeye yöneltecektir.
Daha yumuşak bir etki yarattıkları, daha uzaktan çekime olanak sağladıkları için uzun odak uzaklıklı objektiflerle daha iyi sonuç alınabilir. Konuya fazla yaklaşılmaması, kişinin yüzünün doğal bir görünüm alabilmesini sağlar. Fotografı çekilen kişinin, fotograf makinesi kaldırıldığında tüm dikkatini objektife vererek kendini sıkması kaçınılması gereken bir durumdur. Bir söyleşi sırasında, ya da kişi, işiyle uğraşırken değişik açılardan görüntülemek oldukça iyi sonuçlar verebilir.
Gözlük kullanan kişilerin fotografını çekerken, fotografçı üç zorlukla karşı karşıyadır. Gözlük camları parlayabilir, gözlük, fotografı çekilen kişinin gözlerini gizleyebilir, gözlük çerçevesi yüzde gölgelere neden olabilir. Bu sorunların çözümü için gözlüksüz bir portre çekmek iyi bir yaklaşım değildir, çünkü doğallığı bozacaktır. Işıklandırmayı ve bakış açısını değiştirerek sorunu çözmeye çalışmak, gözlüğü kişilik yansıtabilecek bir araç olarak görmek daha doğrudur.
Fotografçı, görüntüleyeceği kişinin özgün davranışlarını yakalamak için çaba harcamalıdır. Bir insanı saçıyla oynarken ya da ellerini yanağına dayamışken görüntülemek, o kişinin düşüncelerini yansıtmak, kişiliğini konusunda bilgi vermek için çok daha anlamlı olabilir. Bazen yüzün ancak çok küçük bir bölümünün göründüğü bir fotograf bile çok başarılı bir portre olabilir.
Anlamlı bir portre kişinin yüzünü yansıtmakla kalmamalı, kişiliği, çevresi ve yaşantısı hakkında da bilgi vermelidir. Arka planın başarılı kullanımı fotografa yeni bir boyut kazandırdığı gibi fotografı çekilen kişinin işini, ilgi alanlarını da ortaya koyar. Çevrenin fon olarak kullanıldığı portrelerin bir diğer olumlu yanı da, alışmış olduğu çevrelerde kişinin daha rahat olması ve doğal görünmesidir.
MİMARİ FOTOGRAFLAR
Kent yaşamının karışıklığı içerisinde insanı çevresiyle birlikte görüntülemek oldukça zordur. Bir gecekonduyu, bir apartmanı, bir sokağı, kalabalık bir caddeyi görüntülemek fotografçıyı bir dizi sorunla karşı karşıya getirecektir. Genelde, uygun bir bakış açısı seçimi ve başarılı bir kompozisyonun mimari fotografın temel noktalan olduğu söylenebilir.
Portre çekimlerinden farklı olarak, çevre çekimlerinde çoğu kez ışık fotografçının denetiminde değildir. İyi bir fotograf için uygun ışık koşullarının beklenmesi gerekebilir. Görüntülenen binanın güneş ışığını uygun açıdan almaması, istenmeyen gölgelere ve parlamalara yol açabilir, kontrastın az ya da fazla olması sorunlar yaratabilir. Binanın konumu nedeniyle günün hiçbir saatinde güneş ışığı uygun açıyla gelmiyorsa çekim için puslu ve açık havalar seçilmelidir.
Geniş alanlarda fotografçı, bakış açısını belirlemekte tümüyle özgürdür. Oysa büyük kentlerde binaların birbirine çok yakın olması fotografçının istediği açıdan ve uzaklıktan çekim yapmasını engeller. Kent içinde gidilebilecek en uzak yer sokağın karşı tarafıdır. Bu durumda çekilen fotograflarda perspektifin olumsuz etkileri gözlenebilir. Binanın makinaya yakın noktaları büyürken uzak noktalan küçülür. Pencere camlarından çevredeki görüntülerin yansıması özel bir anlatım kaygısı yoksa fotografı yalınlaştırmak için önlenmelidir. Hava aydınlanırken ya da kararırken binanın ışıklarının doğal ışıkla birlikte kullanılması çarpıcı sonuçlar doğurabilir. Ancak yetersiz ışıkta daha az ayrıntı alınabileceği unutulmamalıdır.
Kent içerisindeki çekimlerde bir diğer sorun da , istenmeyen bir çok ayrıntının çerçeveye girebilmesidir. Ağaçlar, elektrik direkleri, teller, trafik işaretleri ve insanlar fotografın yalınlığını bozacak unsurlar olabilir. Bakış açısının da sınırlı olması, istenmeyen unsurların dışarıda bırakılmasını olanaksızlaştırabilir. Daha tenha olan Pazar günleri çalışılması, hiç değilse araç ve yaya trafiğinin kontrol edilmesini kolaylaştırabilir.
Mimari fotograflarda perspektifin doğru kullanımı çok önemlidir. Makineye yakın konuların fotografta daha büyük görülmesi derinlik duygusunun oluşturulmasını sağlar. Cisimlerin gerçek boyutları arasındaki oran ancak çok uzaktan bakıldığında belirecektir. Cisimlere belli bir noktadan bakıldığındaysa yakın olanlar daha büyük görülecektir. Bir binayı görüntülerken amacımız onun gerçeğe en yakın biçimde yansıtılmasıysa derinliği veren bir genel çekim uygun olacaktır. Doku önemliyse makineyi tek bir düzleme paralel olarak tutmakta yarar vardır. Bir kapı ya da pencere dokusu çekilirken iki boyutlu bir görüntü daha yararlı olacaktır. Yüksek bir bina görüntülenirken geri çekilme uzaklığı yeterli değil ise, çekimi yüksek bir noktaya çıkarak yapmak daha doğrudur. Böylece binanın tümü daha kolay alınabilecektir. Çekimden önce binanın kenarlarının paralelliği ve perspektif kontrol edilmelidir.
Bir sokak görüntülenirken gözü rahatsız edecek simetrik bir görüntünün önüne geçmek için sokağın tam ortasında durmaktan kaçınılmalıdır. Sokağın genel görüntüsünde binaların cephesi yer almayacağı için gerekirse ayrıntı çekimleri yapılabilir.
Mimari çekimlerde değişik odak uzaklıklı objektifler kullanmak gerekebilir. Herhangi bir konuyu görüntülemeden önce fotografçının ışık koşullarım ve çevrenin özelliklerini değerlendirmesi, kompozisyon kurallarını ve perspektifi iyi kullanması başarılı bir sonucu hazırlayacaktır.
BELGESEL FOTOGRAF YÖNTEMLERİNDE DİZİ FOTOGRAFLAR
Bir fotograf konuyu yeterince anlatıyorsa, ikinci bir fotografı kullanmak gereksizdir. Ama birden fazla fotografın arasında belirli bir ilişki varsa anlatım tek tek fotografların anlattıklarının toplamından çok fazla olabilir. Başarılı bir seçim ve sıralamayla bütün, parçaların toplamından daha büyük olabilir. Bu bölümde bir konunun birden fazla fotografın birlikte kullanımıyla işlenmesi üzerine durulmaktadır.
* Fotograflar Arasındaki İlişkinin Kullanılması
Birden fazla fotograf birlikte sunulduğu anda ister istemez aralarındaki ilişki de değerlendirilir. Birlikte kullanılan fotograflar, aynı konuyu destekleyen çeşitli kareler olabileceği gibi, süreklilik ve hareket duygusunu yaratmayı da amaçlayabilirler. Benzerlikler veya karşıtlıklar birkaç fotografın birlikte kullanılmasıyla vurgulanabilir. Ama birden fazla fotografın birlikte kullanıldığı durumlarda da, tek tek karelerin anlatımı zenginleştirecek öğeler taşımasına ve olabildiğince az sayıda fotograf kullanılmasına dikkat edilmelidir.
* Fotograf Çiftleri
Birden fazla fotograf kullanmanın en yalın yolu fotograf çiftlerinden yararlanmaktır. İlk anda akla gelenler gece ve gündüz, ya da yaz ve kış gibi zamana bağlı değişimlerin aktarımı, karşıtlıkların veya benzerliklerin vurgulanmasıdır. Örnek olarak bir stadyumun maç sırasındaki kalabalığıyla gecenin geç saatlerindeki sessizliği arasındaki karşıtlık verilebilir. Ankara'dan havanın kirli ve temiz olduğu iki ayrı zamanda alınan görüntülerde benzer bir etki yaratacaktır. Farklı zamanlarda aynı konunun görüntülenmesinde istenen etkiyi almak için dikkat edilmesi gereken nokta, aynı çerçevenin yapılabilmesinin sağlanmasıdır.
İki fotografın birlikte kullanımı konuların gerçek boyutlarını daha etkili bir biçimde aktarmak için de yararlı olabilir. Tek tek fotografların anlamlarından farklı bir sonuç alabilmek, ya da işlenen konunun daha derinine inmek de olanaklıdır.
* Dizi Fotografla Hareket Etkisi
Tek tek fotografların birlikte kullanılmasıyla hareket etkisi yaratılabilmesi şaşırtıcı olmasına karşın olanaklıdır. Kısa bir sürede aynı bakış açısından birçok fotograf çekilirse, bunlar izleyenlere hareket duygusu verecek biçimde birlikte kullanılabilirler. Fotografçı nasıl bir dizi oluşturabileceğini çekim sırasında tasarlamalıdır. Hareketin ne yönde sağlanabileceğini önceden kestirmeli ve en iyi çekim yapabileceği noktayı seçmelidir. Hareket sırasında olabildiğince fazla kare çekip sonradan bir seçim yapmak yararlıdır. Yapılacak değerlendirmeyle, çekilen kareler arasında konuyu en iyi anlatacak en az sayıda fotograf seçilmelidir. Hareket etkisinin yaratılmasında çerçeveleme de çok önemlidir. Gerekirse baskı sırasında da bazı düzeltmeler yaparak hareketi vurgulayacak kareler oluşturulmalıdır. Örneğin soldan sağa doğru bir hareket aktarılıyorsa, konu her karede biraz daha sağa yaklaştırılmalıdır.
Çekim koşullarındaki teknik yetersizlikler, beklenmedik bir anda karşımıza çıkı veren bir olayın hareket duygusu verebilecek biçimde görüntülenmesini engelleyebilir. Yine de fotografçının hazırlıklı olması ve hareketin nasıl gelişeceğini kestirebilmesi başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir. Hareketin önceden tasarlanarak çekim sırasında kurgulanması kuşkusuz büyük bir kolaylık sağlayacaktır.
* Dizi Fotografın Anlatımcı Kullanımı
Fotograf dizilerinin başarılı kullanılabilmesi, başarılı foto öyküler için önemli bir adımdır. Bir fotograf dizisinin zaman sırasına bağlı kalarak anlatılan basit bir foto-öykü olduğu söylenebilir. Giriş, hareketin gelişmesi ve düğüm- sonuç gibi bölümler öykülerde toplu bir anlatım sağlamak için öncelikle üç fotograflı diziler önerilebilir. Bu dizilerin genel yapısı durum, hareket ve sonuç olarak belirtilebilir. Bir örnek olarak yürüyen bir adamın düşürülmesi verilebilir :
1. Fotograf- Yürüyen bir adam, duran bir adamın yanından geçmektedir.
2. Fotograf- Duran adam ayağını uzatır.
3. Fotograf- Yürüyen adam düşmüş, yerdedir.
Dizi fotografla başarılı bir anlatım sağlanabilmesi için önceden tasarlanmış kurgulu çekimler daha uygundur. Ancak rastlantısal olarak çekilen bazı karelerin değerlendirilmesiyle de başarılı diziler oluşturulabileceği unutulmamalıdır.
Fotograf dizilerinde makinenin yerini ve bakış açısını değiştirmemek süreklilik açısından kolaylık sağlar. Ancak olayın gelişimi farklı yerlerde sürüyorsa, kareler arasındaki mantıksal bağlantının kopmamasına dikkat edilmesi koşuluyla anlatımın sürekliliği yine sağlanabilir.
Başarılı bir fotograf dizisinin oluşturulmasında, çekim çalışması kadar, seçim ve sıralama çalışmaları da önemlidir. Başarısız olduğu düşünülen bir çalışmanın ürünlerinden, titiz bir seçim, çerçeveleme ve sıralama çalışmasıyla başarılı bir dizi oluşturulabilir.
• Foto-Öykü
Fotograflı anlatımda, olayın özünü veren tek bir fotograf yerine olayı basamak basamak aktaran bir dizi fotograf kullanılabilir. Foto-öykü, fotografçının bir fotograf dizisiyle yazdığı öykü olarak tanımlanabilir. İyi bir foto-öyküde anlatım, uzun açıklamalara gerek göstermeden yeterince açık olmalıdır. Foto-öyküler genellikle bir ekip çalışmasıyla oluşturulurlar. Fotografçı, yazar ve sayfa düzenleyicisi birlikte çalışırlar. Genellikle iyi bir foto-öykü için çok fazla kare çekilmesi gereklidir. Yabancı dergiler önemli bir olayda iyi bir dizi elde edebilmek için birçok fotografçı görevlendirmektedirler. II.Dünya Savaşı'nda bir gemi fîlosuyla görevli olarak yolculuk eden bir fotografçı, dergisi için 3000'den fazla kare çekmiş ve bunların yalnızca 14'ü kullanılmıştır. Papa Paul’un New York gezisini görüntülemek için Paris Match, 18 fotografçıyı görevlendirmiştir.
Foto-öykü, ülkemizde pek tanınmamasına karşın, yabancı dergilerde sık kullanılmaktadır. Yayıncılar ellerindeki fotografları, konuyu okuyuculara en iyi aktaracak biçimde değerlendirmektedirler. İyi düzenlenmiş bir foto-öyküde, okuyucunun fotograflar arasında kolay bağ kurabilmesi ve anlatılan olayı tümüyle algılayabilmesi gerekir. Genellikle foto-öykülerde, fotograflar karşılıklı iki sayfaya dağıtılmıştır. Her sayfa mantıklı bir yapı, anlatım ve süreklilik içerir ve fotograflar ayrı ayrı ele alındıklarından da anlatımcıdırlar. Fotograflardaki anlatımın yalın ve dolaysız olması istenen bir özelliktir. Foto-öyküde istenen ayrıntılı yazılarla olayı geniş biçimde anlatmak değil, dikkati fotograflara yönelterek onların daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır, izleyicilere sunulan bir foto-öyküde, olayın özü gerekli ayrıntılarla birlikte verilebilmelidir.
* Foto-öykülerde Yazı Kullanımı
Dolaysız olarak bazı bilgileri aktarabilmek, ya da anlatımın daha anlaşılır olmasını sağlamak için çoğu kez fotograf ve yazının birlikte kullanılmasıyla oluşturulurlar. Yazıya verilen ağırlığa göre foto-öyküler üç grupta toplanabilirler.
1- Yalnızca fotograflardan oluşan foto-öyküler
2- Fotograf-yazı bütünlüğünden oluşan foto-öyküler
3- Yazının bütünlüğü içerisinde fotograflara yer vererek oluşturulan foto-öyküler
Yalnız fotograflardan oluşan foto-öyküler anlatım güçlüğünden ötürü pek sık kullanılmazlar. Genellikle fazla karmaşık olmayan peş peşe fotograflarla kolayca anlatılabilecek konularda bu tür kullanılır. Fotograf-yazı bütünlüğünden oluşan foto-öykülerde yazı ve fotograflar birbirleriyle yakın ilişki içindedir. Ne yazı ne de fotograflar öykünün tümünü anlatmazlar. Öykünün ağırlığı fotograflardadır ama yazı da anlatımı tamamlamaktadır. Fotografların ya da yazının çıkartılması anlatımın eksik kalmasına neden olur. Fotograflar ve yazı arasında canlı bir ilişki kurması ve anlatım kolaylıkları nedeniyle fotograf-yazı bütünlüğü en çok kullanılan türdür.
Yazı içerisinde fotograflara yer vererek oluşturulan foto-öykülerde ise yazı ve fotograflar başlı başına ayrı birer öykü anlatır. Birlikte sunulmalarıysa olayı daha iyi algılanır ve çarpıcı duruma getirir.
Kaynakça: AFSAD Eğitim Araştırma Birimi Notları- 1984/ Ankara
www.belgeselfotograf.com
Comment Form under post in blogger/blogspot